Siber güvenlik uzmanları, bilgi eksikliğinin iş yerinde hatalara yol açtığını itiraf ediyor

Siber güvenlik uzmanları, bilgi eksikliğinin iş yerinde hatalara yol açtığını itiraf ediyor

Kaspersky tarafından yaptırılan yeni bir küresel araştırmaya göre, son iki yıldaki tüm siber olayların yaklaşık üçte ikisine insan hataları neden olurken, siber güvenlik uzmanlarının %50’sinden fazlası kariyerlerinin başlarında teorik veya pratik bilgi eksikliği nedeniyle hata yaptıklarını kabul ediyor. Bu tür hataları kabul eden katılımcıların oranı, bu alanda iki ila beş yıllık deneyime sahip olanlar arasında yaklaşık %60’a yükseliyor. Orta Doğu, Türkiye ve Afrika (META) bölgesinde tüm katılımcıların %43’ü bu tür hatalar yaptığını itiraf ediyor.

Kaspersky’nin yakın zamanda yaptığı bir araştırmaya göre, son iki yılda kuruluşlar nitelikli siber güvenlik personeli eksikliği nedeniyle en az bir siber olay yaşadı. Daha nitelikli siber güvenlik personeli tedarik etmek bu sorunun üstesinden gelmek için çözümlerden biri olsa da, dünya çapındaki işletmeler bilgi güvenliği (InfoSec) profesyonellerinin eksikliğiyle karşı karşıya. Mevcut tahminlere göre, siber işgücü açığı yaklaşık 4 milyonu buluyor.

Siber güvenlik becerilerindeki genel boşluk, endüstride yeni başlayan birçok kişinin pratik ve teorik bilgi eksiklikleriyle başa çıkması gerektiği gerçeğiyle birlikte geliyor. Bu da başlangıçta zorluklar yaşamalarına ve işlerinde hatalar yapmalarına neden oluyor. META bölgesindeki InfoSec profesyonellerinin kariyerlerinin başlarında yaptığı en yaygın hatalardan bazıları, zayıf veya tahmin edilebilir şifrelerin kullanılması (%52), kimlik korumasının uygulanmaması (%48), güncellenmemiş güvenlik önlemlerinin kullanılması (%35) olduğu görülüyor. Önemli verilerin yedeklerinin alınmaması (%34), siber güvenlik uzmanlarının kariyerlerinin başında yaptığı yaygın bir hata olarak ortaya çıkıyor.

Siber güvenlik uzmanları, sektöre giriş yaptıklarında gerekli beceri setine ve uygulamalı deneyime sahip olmadıklarını kabul ederken, bazıları kariyerlerine hız kazandırmak için ek zorluklara işaret etdiyor. Siber endüstrinin sürekli olarak işgücü açığı bildirmesine rağmen, katılımcıların %34’ü bir InfoSec rolü için seçilmeden önce üç veya daha fazla başarısız mülakat geçirdiklerini iddia ediyor. META bölgesinde, işlemler daha sorunsuz olup, sadece %21’i mülakatlardan birden fazla veya iki kez geçmek zorunda kaldıklarını belirtiyor. 

Kaspersky İnsan Kaynakları Müdürü Marina Alekseeva, “Resmi eğitim programlarının sektördeki gelişmelere ayak uydurmakta zorlandığı bir sır değil ve bu durum özellikle siber güvenlik alanı için geçerli” diyor ve ekliyor: ” Piyasadaki birçok çalışanın sınırlı pratik becerilere veya bilgi eksikliklerine sahip olabileceği gerçeği, akran öğrenimine odaklanan kapsamlı bir işe alım sürecinin önemini vurguluyor ve şirketlerin çalışanlarının becerilerini geliştirmeye daha fazla önem vermesi gerektiği anlamına geliyor. Kaspersky için çalışanlar en değerli varlıklardır, bu nedenle şirketin kurumsal personelinin eğitimine sürekli yatırım yapıyor, çalışanların yeteneklerini geliştiriyor ve bir öğrenme ve sürekli gelişim kültürünü teşvik ediyoruz. Ayrıca BT profesyonelleri için sektör lideri bireysel ve kurumsal eğitim kursları sağlayarak mevcut siber güvenlik yetenek açığının kapatılmasına katkıda bulunuyoruz.”

InfoSec profesyonelleri kendilerini rahat hissetmiyor

Siber güvenlik uzmanlarının sektöre katıldıklarında karşılaştıkları ilk zorluklar, dünya genelindeki InfoSec profesyonellerinin neredeyse yarısının (%46) ve META bölgesindeki her üç kişiden birinin (%32) ilk siber güvenlik rollerinde kendilerini rahat hissetmelerinin neden bir yıldan fazla sürdüğünü açıklayabiliyor. Katılımcıların %31’i işlerini bir ya da iki yıl içinde kavramayı başarırken, katılımcıların %9’u bu sürecin iki ila üç yıl, %6’sı ise üç yıldan fazla sürdüğünü belirtiliyor. META’da ilgili rakamlar %21, %7 ve %4.

Raporun tamamına ve siber güvenlik uzmanlarının eğitim geçmişlerine ve kariyerlerinde karşılaştıkları ilk zorluklara ilişkin daha fazla bilgiye bu bağlantıdan ulaşabilirsiniz.

Kaspersky, bilgi açığının üstesinden gelmek ve siber güvenlik iş gücünün iş akışına daha sorunsuz bir şekilde entegre edilmesini sağlamak için hem önleyici hem de reaktif bir dizi önlem öneriyor:

1. Eğitim düzeyinde, eğitim programları güncellenmeli ve daha esnek ve çevik hale gelmelidir; bu da sektördeki oyuncular ve uzmanlarla işbirliği yapılarak sağlanabilir. Kaspersky, üniversiteler için siber güvenlik uzmanlığını entegre eden, program katılımcılarına derslere, eğitim oturumlarına ve en son teknolojilere erişim sunan özel bir program (Kaspersky Academy Alliance) yürüterek bu sürece katkıda bulunuyor.

2. Siber güvenlik alanına katılmayı planlayanlar, bir bilgi güvenliği veya araştırma ve geliştirme departmanında staj yaparak gerçek hayattaki siber güvenlik senaryolarının ele alınması konusunda deneyim kazanabilirler. Pratik becerileri artırmak için bir diğer fırsat da uluslararası yarışmalara veya Capture the Flag etkinliklerine katılmaktır. Kaspersky’nin LinkedIn sayfasındaki haberleri takip ederek şirketin staj programındaki açık pozisyonları ve Secur’IT Cup öğrencileri için düzenlenen küresel yarışmayla ilgili güncellemeleri ilk öğrenen siz olun.

3. İşletmeler, kurumsal personelleri için beceri geliştirme programlarına yatırım yaparak yeni bilgi ve beceriler edinmelerine ve rekabetçi kalmalarına yardımcı olabilir. Kaspersky, bilgi güvenliği profesyonelleri için hem bireyler için profesyonel eğitim hem de kurumsal eğitim sunan çok çeşitli özel eğitim programları sağlar

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Haber Kaynağı www.sektorel.com.tr

Haber Kaynağı ulusal24.com

Apple’ın yol haritası belli oldu, iPhone 18’in özellikleri ortaya çıktı – Teknoloji

Apple’ın yol haritası belli oldu, iPhone 18’in özellikleri ortaya çıktı – Teknoloji

Amerikan teknoloji devi Apple, her yıl yenisini tanıttığı iPhone cihazlarını değiştirmeye devam ediyor. Peki, 2027 yılında iPhone nasıl görünecek?

Apple’ın akıllı telefonunun bundan birkaç ay sonra nasıl görüneceğine dair çok sayıda ipucuna zaten sahip olsak da, DSCC analistleri Apple’ın bundan sonra tanıtacağı teknolojiler de dahil olmak üzere önümüzdeki yılların iPhone yol haritasını ortaya koyan bir makale yayınladı.

EKRAN ALTI SENSÖRLER

Chip’te detaylarına yer verilen makalede Ross Young, Apple’ın iPhone 14 Pro için yeni delik + hap tasarımını planladığını ve normal modelin aynı çentik tasarımına bağlı kalacağını söyleyen ilk kişi olduğu da yazıyor. Şimdiyse, Apple’ın 2027 yılına kadar neler planladığını ortaya koymuş durumda. Görünüşe bakılırsa şirket, gelecekte tüm modeller için ekran altı sensörler, Always-On display ve ProMotion gibi Pro özellikleri üzerine çalışıyor.

Apple’ın planları ertelenmezse, gelecekteki iPhone Pro modelleri şunlarla karşımıza çıkacak:

2024: Hap şeklinde ekran kesiği
2025: Panel altı Face ID + delik
2026: Panel altı Face ID + delik
2027: Panel altı Face ID + panel altı kamera

Eğer bu yol haritası doğru çıkarsa, üzerinde herhangi bir delik bulunmayan ilk iPhone Pro modelini 2027 yılında göreceğiz. Başka bir deyişle iPhone 18 Pro ile – eğer Apple isim trendini sürdürürse – nihayet tüm sensörleri ekranın arkasına gizlenmiş tam ekran bir iPhone’a sahip olacağız.

Haber Kaynağı ulusal24.com

İşleme Amacı Kalmayan Veriler Olası Bir Veri İhlalinde Ciddi Yaptırımlara Yol Açabiliyor

İşleme Amacı Kalmayan Veriler Olası Bir Veri İhlalinde Ciddi Yaptırımlara Yol Açabiliyor

KURUMLARIN TOPLADIĞI ANCAK

İŞLEME AMACI KALMAYAN KİŞİSEL VERİLERE DİKKAT

 

Günümüzde şirketlerin veri güvenliği hususunda dikkate alması gereken pek çok nokta bulunuyor. Şirketlerden elde ettikleri kişisel verileri güvende tutmak ve korumanın yanısıra bu verilerin işleme amacı kalmadığında da kanuna uygun hareket etmesi bekleniyor. Aksi gibi bir durumun şirketler için ciddi yaptırımlarla sonuçlanabileceğinin altını çizen Siberasist Genel Müdürü Serap Günal, Siber Güvenlik Farkındalık Ayı’na özel olarak işleme amacı kalmayan verilerin olası bir veri ihlali durumunda kurumları zor durumda bırakacağını belirterek izlenmesi gereken 4 adımı paylaşıyor.

 

Şirketlerin topladıkları veriler ile ilgili her türlü riski ve zorluğu göz önünde bulundurarak hareket etmesi gerekiyor. Kurumların kişisel verileri ne kadar süreyle ve hangi amaçla sakladığını belirlemesi ise kritik önem taşıyor. Saklanan verilerin periyodik olarak gözden geçirilmesi ve işleme amacı kalmayan verilerin silinmesi ya da anonimleştirilmesi gerektiğini ifade eden Siberasist Genel Müdürü Serap Günal, bu yükümlülük doğrultusunda şirketlerin işleme amacı kalmayan veriler konusunda yapması gerekenleri sıralıyor.

 

İşleme Amacı Kalmayan Verilerle İlgili Uygulanması Gereken 4 Adım!

 

Kişilerin rızası alınarak ve belirli amaçlar için elde edilen verilerin işlenmesi ile ilgili durumların ortadan kalktığı bir ortamda veri sorumlularının işlenen verileri silmesi, yok etmesi veya anonimleştirmesi gerekiyor. Bu yükümlülüğün kanunlara uygun bir şekilde uygulanmadığı durumların şirketler için yıkıcı sonuçlar doğurabileceğini aktaran Serap Günal hem KOBİ’ler hem de büyük ölçekli şirketlerin işlenmeyen veriler için izlemesi gereken yolu 4 maddede paylaşıyor.

 

1. İşleme amacı kalmayan verileri tespit edin. Periyodik olarak kontrol edilen verilerden hangilerinin işleme amacı kalmadığını tespit etmek şirketlerin dikkat etmesi gereken ilk husus olarak sıralanıyor. Bu nedenle silme işlemi gerçekleşecek kişisel verilerin belirlenmesi önem taşıyor.

 

2. İlgili kullanıcıları tespit edin. İşleme amacı kalmayan verilerin tespit edilmesinden sonraki aşamada tespit edilen veriler için ilgili kullanıcıların da belirlenmesi gerekiyor. Bunun için şirketlere erişim yetki ve kontrol matrisi ya da benzeri bir sistem kullanmaları öneriliyor.

 

3. Erişim yöntemlerini ve yetkilerini tespit edin. İşleme amacı kalmayan verilerin ve kullanıcıların tespitinden sonra ilgili kullanıcıların erişim, geri getirme, tekrar kullanma gibi yetki ve yöntemlerinin kapatılması ve ortadan kaldırılması gerekiyor.

 

4. İşleme amacı kalmayan verileri silin. Son aşamada şirketlerden kişisel veriler kapsamındaki erişim, geri getirme, tekrar kullanma yetki ve yöntemlerinin tamamen ortadan kaldırılması gerçekleşiyor.

Kaynak: (BYZHA) – Beyaz Haber Ajansı

Haber Kaynağı www.sektorel.com.tr

Haber Kaynağı ulusal24.com

Türkiye İMSAD: “Enerjide Yol Ayrımı: Sürdürülebilirlik mi? Maliyet mi?” – Ulusal24.com

Türkiye İMSAD: “Enerjide Yol Ayrımı: Sürdürülebilirlik mi? Maliyet mi?” – Ulusal24.com

50. TÜRKİYE İMSAD GÜNDEM BULUŞMALARI’NDA  “ENERJİDE YOL AYRIMI: SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK Mİ? MALİYET Mİ?” KONUSU DEĞERLERLENDİRİLDİ

 

Türkiye İMSAD Başkanı Tayfun Küçükoğlu: 

“Oyunun kuralları değişirken, yeni kuralları keşfedebilmeliyiz”

Türkiye İMSAD’ın sektörle ilgili gelişmeleri tüm yönleriyle ele aldığı ‘Gündem Buluşmaları’nın 50’ncisi, “Enerjide Yol Ayrımı: Sürdürülebilirlik mi? Maliyet mi?” başlığı altında düzenlendi. Türkiye OECD Daimi Temsilcisi Büyükelçi Prof. Dr. Kerem Alkin’in konuşmacı olduğu toplantıda, 21. yüzyılı şekillendiren mega trendler çerçevesinde dünyadaki mevcut durum, eğilimler ve inşaat malzemesi sektörüne yönelik etkiler değerlendirildi.

 

Türkiye İMSAD (Türkiye İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği) tarafından 50’nci kez düzenlenen ‘Gündem Buluşmaları’, 26 Nisan Salı günü Demirdöküm’ün katkılarıyla online olarak gerçekleştirildi. 

 

Açılışını Türkiye İMSAD Yönetim Kurulu Başkanı Tayfun Küçükoğlu, moderatörlüğünü Türkiye İMSAD Başkan Vekili Ferdi Erdoğan’ın yaptığı,  “Enerjide Yol Ayrımı: Sürdürülebilirlik mi? Maliyet mi?” başlıklı toplantı ilgiyle takip edildi. Toplantının konuşmacısı Türkiye OECD Daimi Temsilcisi Büyükelçi Prof. Dr. Kerem Alkin, dünya güç dengelerini, enerji ve yeşil enerji alanlarındaki küresel gelişmeleri ve Türkiye’nin bu çerçevedeki adımlarını anlattı.

 

Toplantının açılış konuşmasını yapan Türkiye İMSAD Yönetim Kurulu Başkanı Tayfun Küçükoğlu, pandeminin etkileri sürerken beklenmedik şekilde başlayan Rusya-Ukrayna savaşı ile ekonomi dengelerindeki öngörülemeyen değişimin, enerji konusunu dünyanın, bölgemizin ve ülkemizin en önemli gündem maddelerinden bir yaptığına işaret etti. Tayfun Küçükoğlu sözlerini şöyle sürdürdü: “Sektörümüzün gelişimi ve gelecek planları açısından enerji konusunu dikkatle takip ediyoruz. Bugün büyük bölümünü ithal ettiğimiz enerji, yüksek maliyeti nedeniyle sektörümüzü zorlamaktadır. Öte yandan gelecek için sürdürülebilirlik adımlarını da atmamız gerek. Önümüzde enerjinin maliyeti, sürdürülebilirliği, rekabete etkileri, arz güvenliği ve dönüşümün nasıl gerçekleşeceğine dair öngöremediğimiz pek çok konu var. Orta ve uzun vadeli planlarımızı yapmak için geleceği daha net görmeye ihtiyacımız var. Dünyada değişen ticaret dengelerini görebilmemiz lazım. Oyunun kuralları değişirken, yeni kuralları keşfedebilmemiz lazım. AB Yeşil Mutabakatı çerçevesinde ülkemizi ve sanayimizi doğrudan etkileyecek düzenlemelerin, son durumdan nasıl etkileneceğini bilmek de gelecek planlarımız açısından önem arz ediyor.”

 

“Planların bir türlü tutmadığı bir dönemdeyiz”

Toplantının moderatörü Türkiye İMSAD Başkan Vekili Ferdi Erdoğan ise “Konjonktürün zor olduğu bir dönemde enerji de zor bir konu. Yapılan planların bir türlü tutmadığı bir dönemi yaşıyoruz. Dünyada ve ülkemizde pandemi başladıktan sonra, eski normal, yeni normal derken anormal bir konjonktürün içine düştük. Ne yeni normal oldu, ne eski normal oldu. Yeşil Mutabakat bir iklim politikası olarak hayata geçerken; AB sınırda karbon vergisi ile bölgesel ticaret rekabetinde kendi sanayi üretimlerini korumaya odaklandı. Enerjiyi tartışmaya başladık, fosile karşı yenilenebilir enerjiyi parlatırken bir anda kömür şaha kalktı. Enerji maliyetine çözüm ararken enerjinin arz güvenliği ön plana çıktı. COP26’da her şey enine boyuna tartışıldı, benim aklımda kalan ise iki F; fosil ve finans oldu. 2053 net sıfır karbon hedefini planlarken, 19 milyar ton rezerv olarak ilan edilen linyit ve taş kömürünü, zeytinlikler dahil çıkartma telaşına girdik. Her evde 4 lambadan 2’sinin kaynağı termik enerji. Her 3 enerji kaynağından 2’si termik. Dünyada GES VE RES yenilenebilir enerji kaynağı kullanımı yüzde 10 civarındayken, Türkiye’de yüzde 13. Enerji maliyetlerindeki öngörülemeyen artışlar, AB ile başa baş devam ederken bölgesel rekabete uyum sağlamak gittikçe daha zor hale geldi. Bu noktada biz de haklı olarak soruyoruz; sürdürülebilirlik mi, maliyet mi?” şeklinde konuştu.

 

“Türkiye, riskleri fırsata dönüştürme şansına sahip”

Türkiye OECD Daimi Temsilcisi Büyükelçi Prof. Dr. Kerem Alkin, “2 Siyah Kuğunun Gölgesinde; Enerjide Yol Ayrımı: Sürdürülebilirlik mi? Maliyet mi?” başlıklı bir sunum eşliğinde açıklamalarını yaptı. 

 

Ekonomi alanında “siyah kuğu” tanımının, gerçekleşme olasılığı göreceli düşük olarak algılanan bir ‘risk’in bir anda gerçekleşmesi ile birlikte, söz konusu riskin dünya ekonomisi ve küresel ticaret üzerinde geri döndürülmesi imkansız değişimlere sebep olması ve küresel ekonomi aktörleri için yepyeni bir dönemin başlamasına sebep olan olaylar için kullanıldığını hatırlatan Prof. Dr. Kerem Alkin, Covid-19 pandemisi ve Rusya-Ukrayna savaşının “siyah kuğu” olarak nitelendirildiğini söyledi. Prof. Dr. Kerem Alkin, “yeşil enerji dönüşümü” ve “sıfır-karbon hedefi” küresel enerji gündeminin en öncelikli gündem maddeleri iken bugün “arz güvenliği” konusunun en üst sıraya çıktığını belirtti.

 

Prof. Dr. Kerem Alkin, pandemi ve Rusya-Ukrayna savaşının sonuçları dikkate alındığında Türkiye’nin risklere karşı elindeki tüm imkanları koruyup geliştirerek bu riskleri kendisi için fırsata dönüştürme şansına sahip ender ülkelerden biri olduğunu söyledi.

 

21. yüzyılı şekillendiren mega trendleri; Sürdürülebilirlik, Hiperdijitalleşme, Mobilite, İklim ve dekarbonizasyon olarak sıralayan Prof. Dr. Kerem Alkin, “2020-2030 yılları arasında dört temel dönüşüm öncelik arz edecek. Ülkelerin dayanıklı ekonomiye sahip olmak, şoklara karşı güçlü olmak için dört ödevi var; dijital dönüşüm, enerji dönüşümü, yeşil dönüşüm ve bilgi dönüşümünü gerçekleştirmek” ifadesini kullandı.

 

AB ile Türkiye arasında yeşil mutabakat kapsamında üst düzey temasların gerçekleştiğini hatırlatan Prof. Dr. Kerem Alkin, “Önümüzdeki günlerde yeşil yakıt ve yeşil hidrojen konusunda AB ile bir iş birliği söz konusu olabilir” yorumunu yaptı.

 

“Ticaret dar coğrafyalarda yoğunlaşacak”

Net sıfır karbon ile ilgili hedeflerin gerçekleşmesi adına önemli bir yaklaşımın ülkelerin uzak coğrafyalar yerine mümkün oldukça yakın coğrafyalardan, mümkünse ülke içi kaynaklardan emtia ihtiyaçlarını karşılamaları yönünde olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Kerem Alkin, “Daha dar coğrafyalarda ticaretin yoğunlaştırılması ve geliştirilmesi artık çok daha fazla konuşuluyor” dedi.

 

Ekonomi çevrelerinin gündemindeki bir başka konunun, ülkelerin bazı ürünler için ihracatlarına getirdikleri sınırlamalar olduğunu söyleyen Prof. Dr. Kerem Alkin, “Korumacılığı nasıl yöneteceğiz konusu da önemli hale geldi. Ülkeler ellerindeki kaynakları korumaya aldıklarında bu nasıl yönetilecek? Ülkenin ihtiyacı ne kadardır? Bunu ne kadarı ihraç edilebilir? Ülkemiz açısından da bu hesapları yapmamız, hazırlıklı olmamız gerekir. İhracata getirilecek kısıtlamaları doğru yöneterek ihracat gelirlerini kaybetmememiz gerekir. Bu hesapları hızla yapmamız ve hızlı güncellememiz lazım” vurgusunu yaptı.

 

“Pandemide petrol fiyatları düşünce de endişeler arttı”

Pandemi döneminde petrol fiyatlarında yaşanan düşüşü ve dünya karbon emisyonundaki azalmayı hatırlatan Prof. Dr. Kerem Alkin şunları söyledi: “Covid-19 ve savaş nedeniyle yükselen enerji fiyatları, maliyet mi, yeşil enerji mi tartışmalarına neden oluyor, ancak şöyle bir gerçek de var; pandemideki karantina döneminde dünya ekonomisinde çok ciddi bir yavaşlama gerçekleşti. Fosil yakıt kullanımı büyük ölçüde azaldığından, petrol ve doğal gaz fiyatlarının rekor düzeyde düştüğüne de tanık olduk. BM, OECD, Dünya Ticaret Örgütü ve pek çok uluslararası kuruluş, fosil yakıt maliyetlerindeki düşüş nedeniyle yeşil enerji – yenilenebilir enerji alanındaki çalışmaların aksamasından büyük endişe duyarak, ‘dünya fosil yakıtlarla yoluna devam edemez’ mesajını güçlü şekilde verdi. Benim de bugün gördüğüm, fosil yakıtlarla mücadeleden asla geri kalınmayacağı yönünde. Fosil yakıtlar çağını bitirmeye yönelik tüm çalışmalar ivme kazanarak devam ediyor. Buradan geri dönüş yok. 2030 yılında dünyada kömürle olan birlikteliğin sıfır düzeyine indirilmesi hedefleniyor ve bununla ilgili ciddi düzenlemeler yapılacak. 2040’ta petrol çağı bitecek, dünyanın petrole olan ihtiyacının azaldığı hızlı bir dönüşüm yaşayacak. Doğalgaz göreceli olarak daha düşük karbon emisyonundan dolayı 2060-2070 yılına kadar sürecek gibi görünüyor. Petrolden ve kömürden para kazanan ülkeler bu avantajlarını kaybedecek. Doğalgazdan hızla vazgeçmek çok mümkün değil. Bu doğrultuda güneş ve rüzgâr enerjisine yüklenmek doğru ancak ülkeler sanayide kullanmak için enerji sağlama çalışmalarını sürdürmek durumunda. Bu noktada da sürdürülebilir enerji ekonomisi gündeme geliyor. Bunun üç ayağı var; sürdürülebilir enerji üretimi, sabit pil üniteleri ve batarya sistemleri, elektrikle çalışan çok çeşitli taşıtlar. Bu anlamda pil ve batarya istasyonları süreci değiştirecek derecede büyük önem taşıyor.” 

 

Dünya ticaret dengeleri açısından Rusya’nın AB pazarında boşalttığı alanı doldurmak için büyük bir rekabetin yaşanacağına dikkat çeken Prof. Dr. Kerem Alkin, sıvılaştırılmış doğal gaz ve boru hatlarının gündeme geleceğini söyledi. Nükleer enerji konusunda da bir belirsizlik olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Kerem Alkin, “Nükleer enerji olmadan iklim değişikliğini durdurmak çok kolay görünmüyor. Öte yandan AB’nin uranyum ihtiyacının büyük kısmı da Rusya ve Ukrayna’dan karşılanıyor. Bunlar da tartışılıyor” dedi.

 

“AB’de yenileme ve yalıtım pazarı önemli fırsat”

AB’nin doğalgaza bağımlığının çok yüksek olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Kerem Alkin, “Bugün enerji verimliliğine yönelik tedbirler daha da fazla gündemde yer alıyor. Türk inşaat malzemeleri sektörü açısından AB’de yenileme ve yalıtım pazarları önemli fırsat olacak. Küresel olarak iklimlendirmeyi minimum maliyetle destekleyecek yalıtım kampanyaları geliştirmek, sürdürülebilirlik anlayışına sahip bina yapımını hayata geçirmek, binaların enerji verimliliğine odaklanmak, mevcut yapı stokunu sil baştan yenilemek gibi çözümler üzerinde duruluyor. OECD çatısı altında bu konuyla ilgili, ‘akıllı binalarla dünyayı nasıl koruruz?’ ana ekseninde kapsamlı çalışmalar yapılıyor” dedi.

 

Prof. Dr. Kerem Alkin, AB’nin Yeşil Mutabakat kapsamında üzerinde çalıştığı karbon fiyatlama mekanizmasının da tartışmalı olduğuna, ticari dengeler ve rekabet açısından tüm dünyada geçerli olacak bir karbon fiyatlama mekanizması oluşturulması fikrinin tartışıldığına işaret etti. 

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Haber Kaynağı www.sektorel.com.tr

İlgili

Haber Kaynağı www.ulusal24.com