10 gün önce Turkcell Genel Müdürü olarak atanan Bülent Aksu, görevden alındı – Teknoloji

10 gün önce Turkcell Genel Müdürü olarak atanan Bülent Aksu, görevden alındı – Teknoloji





Turkcell’e 14 Eylül’de genel müdür olarak atanan eski yönetim kurulu üyesi Bülent Aksu’nun görevi sona erdi.

Turkcell tarafından KAP’a yapılan açıklamada, “Turkcell Genel Müdürü olarak görev yapan Bülent Aksu’nun görevi, 25 Eylül 2023 tarihinden geçerli olmak üzere sona ermiştir. Turkcell Grubu bünyesinde üst düzey görevler üstlenen Bülent Aksu’ya bundan sonraki iş ve özel yaşamında başarılar diliyoruz” denildi.

ATAMA 14 EYLÜL’DE YAPILMIŞTI

Turkcell yönetim kurulu, 14 Eylül’de genel müdürlük görevine Bülent Aksu’yu atamıştı. Turkcell Olağan Genel Kurulu’nun ardından üst yönetim belirlenmiş ve Nisan 2021’den bu yana Turkcell Yönetim Kurulu Üyesi olarak görev yapan Şenol Kazancı, Yönetim Kurulu Başkanı olarak atanmıştı.

MURAT ERKAN 11 EYLÜL’DE AYRILMIŞTI

Öte yandan Turkcell, dört yıldır Turkcell Genel Müdürü olarak görev yapan Murat Erkan’ın, 11 Eylül 2023 tarihinden geçerli olmak üzere görevinden ayrıldığını duyurmuştu.

Açıklamada, “15 yılı aşkın süredir Turkcell Grubu bünyesinde üst düzey görevler üstlenen ve başarılı çalışmalara imza atan Murat Erkan’a bugüne dek sağladığı katkılardan dolayı teşekkür ediyor; bundan sonraki iş ve özel yaşamında başarılar diliyoruz” ifadeleri yer almıştı.


Haber Kaynağı www.aykiri.com.tr

Haber Kaynağı ulusal24.com

Yapay Zekâda Akademik Dürüstlük ve Etik: Bilgi Üretiminde Yeni Paradigmalar

Yapay Zekâda Akademik Dürüstlük ve Etik: Bilgi Üretiminde Yeni Paradigmalar

Günümüzdeki teknolojik ilerlemeler, bilgi üretiminde yeni boyutlar açıyor. Yapay zekâ akademik etik ve dürüstlük kavramlarını yeniden tanımlanmasını gerektiriyor. Yapay zekâ teknolojisinin akademik alanı; insan etiği, kaynak atıfları, bilgi üretimi, veri manipülasyonu ve intihal gibi etik boyutları içermekte. Yapay zekâ, büyük veri analizi ve tahmin etme yetenekleri sayesinde bilgi üretiminde çığır açıcı bir rol oynamakta. Bununla birlikte, bu etki nedeniyle ortaya çıkan yeni sorumluluklar ve ahlaki zorluklar göz ardı edilmemelidir. Veri madenciliği ve yapay zekâ tabanlı makine öğrenimi, araştırmaların hızını artırabilir, ancak bu tekniklerin sonuçlarının nasıl elde edildiği ve ne kadar güvenilir olduğu hala sorgulanmaya açık.

Akademinin hizmetindeki yapay zekânın sınırları nerede başlar, nerede biter?

Akademik dünyada güvenilir bilgi üretiminde akademik dürüstlük çok önemlidir. Akademik çalışmalara hizmet eden yapay zekâ, özetleme, çeviri ve metin üretimi gibi alanlarda büyük faydalar sağlayabilir. Bununla birlikte, yapay zekânın ürettiği içeriklerin orijinal olup olmadığı ve kaynak atıflarının doğru olup olmadığı gibi konular etik bir çerçevede ele alınmalıdır. Bu noktada, insanlar ve algoritmalar arasındaki sınırlar net bir şekilde çizilmelidir ve yapay zekânın ahlaki standartlara uyması kullanıcılar tarafından garanti edilmelidir.

 

Yapay zekâ ve intihal tartışmaları

Akademik dünyada intihal, etik standartlara aykırı olarak kabul edilir. İntihal, yapay zekânın hızlı metin üretme yetenekleri nedeniyle artabilir. Sonuç olarak, yapay zekâ tarafından oluşturulan içeriklerin özgünlüğü ve kaynaklarının doğru bir şekilde belirtilmesi gerekir. Bu, algoritmaların etik değerleri içselleştirmesini gerektirir ve akademik dürüstlüğü güvence altına alır.

Öğrenci verilerin gizliliği nasıl ele alınmalı?

Hisar Okulları Bilişim Stratejileri Merkezi Koordinatörü Dilara Vardar: “Üstün Öğrenen Programımız kapsamında işbirliği yaptığımız Coursera’nın araştırmasına göre; 2025 yılına kadar dijitalleşme, veri ve yapay zekâ alanlarındaki gelişmelerin 97 milyona yakın yeni iş yaratacak. Ayrıca mevcut 85 milyon işin de değişeceği tahmin ediliyor. Yapay Zekâ akademik dürüstlük bağlamında da tartışılıyor. Akademik dürüstlük ve yapay zekâ etiği, sadece akademik içerik üretmekle sınırlı değil. Yapay zekâ çerçevesi iyi çizilmezse; öğrencileri değerlendirmek, eğitim materyalleri yapmak ve araştırma yapmak gibi alanlarda etik sorunlara neden olabilir. Geçtiğimiz günlerde[1]  Science ve Nature gibi dergilerin ChatGPT ile yazılan makaleleri yasaklaması bu endişeye bir örnek. Ayrıca etik tartışmalar, eğitimde kullanılan algoritmaların adil olup olmadığı ve öğrenci verilerinin gizliliği ve güvenliği gibi konulardan da kaynaklanabilir. Hisar Okulları Bilişim Stratejileri Merkezi olarak apay zekânın eğitim dünyasına i etkisi ve bu kapsamda okulların atacağı adımları belirlemek adına çalışmalarımızı yürütüyoruz.   “Açık Kaynak” yaklaşımımız doğrultusunda Bilişim Stratejileri Merkezi’nin yayınlamış olduğu e-bültenden tüm eğitimcilerin yararlanacağına inanıyoruz”.

 

Yapay Zekâ ve Meslekler

Yapay zekâ, birçok farklı sektörde ve meslekte büyük etkiler yaratmış ve yaratmaya devam etmektedir.

 Yapay zekânın etkileyeceği bazı meslekler şu şekilde sıralanabilir:

Sağlık Sektörü:

Tıp alanında yapay zekâ, teşhis, tedavi ve hasta bakım süreçlerinde kullanılmaya başlanmıştır. Radyoloji, patoloji gibi görüntüleme alanlarındaki verilerin analizi, hastalık teşhislerinin doğruluğunu artırmada yardımcı olabilir.

Hukuk:

Mahkeme kararlarının incelenmesi ve hukuki belgelerin analizi gibi işlemlerde yapay zeka kullanılır. Büyük miktarda veri ve metin işlerken özellikle etkilidir.

Üretim ve Endüstri:

Üretim süreçlerini daha verimli hale getirmek, hataları önceden tahmin etmek ve optimize etmek için yapay zekâ kullanılır. Yapay zekâ, robotik sistemlerle birlikte üretim hatlarını yönetiyor.

Finans:

Yapay zekâ, finansal analiz, risk yönetimi, otomatik ticaret gibi alanlarda kullanılır. Büyük veri analiziyle piyasa trendlerini tahmin etmek ve yatırım kararları almak için kullanılabilir.

Eğitim:

Yapay zekâ, öğretmenlere yardımcı olmak için kullanılır ve öğrenci performansını takip eder. Adaptif öğrenme sistemleri, öğrenci başarısını artırabilir.

Ulaşım:

 Lojistik, trafik yönetimi ve otonom araçlar için yapay zekâ kullanılmaktadır. Araçlar, trafik durumunu analiz edebilir ve sürücüsüz taşıma sistemleri oluşturabilir.

Pazarlama:

Hedef kitle davranışlarını analiz ederek yapay zekâ kullanarak pazarlama stratejileri oluşturur. Ayrıca kişiselleştirilmiş içerik ve tavsiyeler sunmak için kullanılabilir.

 

Yapay zekânın gelişimiyle birlikte ortaya çıkabilecek meslekleri ise şöyle sıralayabiliriz:

Veri Mahremiyeti Danışmanı: Yapay zekâ sistemleri çok sayıda veri kullandığından, veri güvenliği ve mahremiyeti önemlidir. Bu meslek, verilerin mahremiyet ve güvenlik risklerini yönetmek için danışmanlık sağlar.

Yapay Zekâ Güvenlik Uzmanı: Yapay zekâ sistemlerinin siber güvenliği son derece önemlidir. Yapay Zekâ Güvenlik Uzmanları, sistemleri siber saldırılardan koruyabilir ve güvenlik açıklarını tespit edebilir.

Yapay Zekâ Çevirmeni: Çeşitli dillerde çalışan yapay zekâ sistemleri, iletişim kurmak için yapay zekâ çevirmenleri gerektirebilir. Bu meslek, çeşitli dillerde çalışan yapay zekâ sistemlerini geliştirmek ve veri akışını yönetmekle ilgilenir.

Yapay Zekâ Tasarım Psikologu: İnsanlarla etkileşim kurmak için yapay zekâ sistemlerinin kullanıcı deneyimini en üst düzeye çıkarmak çok önemlidir. Bu uzmanlar, yapay zekâ sistemlerini insanların duygusal tepkileriyle daha iyi uyumlu hale getirmek için çalışabilir.

Yapay Zekâ İşbirliği Uzmanı:

İnsanlar ve yapay zekâ sistemleri arasındaki etkili işbirliğini sağlamak için uzmanlara ihtiyaç olabilir. Bu uzmanlar, insan-robot etkileşimini geliştirmek, işbirliği protokolleri tasarlamak ve sistemler arası uyumu sağlamak için çalışabilir.

Yapay zekânın akademi alanında da meslekler alanında da çok fazla değişim yapacağından hemfikiriz. Önemli olan kişilerin bu değişiklere uyum sağlayıp kendini adapte edebilmesidir. Hayatımızı oldukça kolaylaştıracak fakat bizden de bir şeyler götürecek bu alanda bilgi sahibi olmak günümüz insanın görevlerinden biri haline gelmiştir. Bundan dolayı yapay zekâ konusunda gelişmeleri takip etmeli ve bu alanda da yetkinlik kazanabilecek hale gelmeliyiz.

 

Hisar Okulları’nın eğitim modeli bilim, mühendislik, sanat ve tasarım alanlarını kapsıyor

Hisar Okulları kurulduğu ilk günden bu yana, dünya ile rekabet edebilen öğrenciler yetiştirmek üzere; bilim, mühendislik, sanat, tasarım gibi farklı alanların ilişkilendirildiği bir eğitim modeli ve akademik program sunuyor. Okul; en küçük yaşlarından başlayarak, her düzeydeki öğrenciler için ilgi alanları doğrultusunda deney ve gözlem odaklı bilgi ve beceri edinme fırsatları yaratıyor. Bu becerilerle donanmış öğrenciler yaşam yolculuklarına, sorun belirleme, çözüm üretme ve bu çözümleri sebatla uygulamaya koyma tecrübesiyle başlıyorlar. 1591 öğrencisi olan okulun mezunları, Türkiye ve dünyanın önde gelen eğitim kurumları ve kuruluşlarında eğitim ve çalışma hayatlarına devam ederken, içinde bulunduğu toplumun ilerlemesine de katkı veriyor. www.hisarschool.k12.tr/

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Haber Kaynağı www.sektorel.com.tr

Haber Kaynağı ulusal24.com

Tüpraş Ventures;dan Robotik Teknolojilere İlk Yatırım

Tüpraş Ventures;dan Robotik Teknolojilere İlk Yatırım

Tüpraş’ın girişim sermayesi şirketi Tüpraş Ventures, Tüpraş’ın sürdürülebilir rafinaj iş alanını emniyet ve operasyonel mükemmeliyet odağında destekleyecek yenilikçi adımlar atıyor. Bu kapsamda robotik teknolojiler alanında faaliyet gösteren AISField girişimine yatırım yapan Tüpraş Ventures, dijitalleşme alanındaki yenilikçi robotik ürün portföyünün genişletilmesi, ürün ve hizmetlerin yurt içi ve yurt dışı müşteri ve yatırımcılara tanıtımı faaliyetlerinde girişime katkı sağlayacak.  AISField’in robotik çözümlerinden olan, içinde ürün varken de tank taban bakımı yapabilen ATEX sertifikalı robot Tüpraş rafineri sahalarında kullanılmaya başlandı.  

 Tüpraş, Stratejik Dönüşüm Planı kapsamındaki dört iş kolundan sürdürülebilir rafinaj alanına yönelik dijitalleşme ve robotik uygulamalarını devreye almaya devam ediyor. Tüpraş’ın girişim sermayesi şirketi Tüpraş Ventures, enerji sektöründeki dijital dönüşümü hızlandıracak teknolojilerle ana şirketi Tüpraş’ı destekliyor. 

Enerji sektöründe stratejik iş birlikleri oluşturma ve dijitalleşmeye destek olma amacıyla gelecek vaat eden başarılı girişimleri destekleyen Tüpraş Ventures, robotik teknolojiler alanındaki ilk yatırımını robotik muayene ve veri yönetimi alanında faaliyet gösteren, Ankara’da yerleşik girişim şirketi AISField ile gerçekleştirdi. 

Tüpraş’ın yenilikçi robotik ürün portföyünün genişletilmesi amacıyla yatırım yapan Tüpraş Ventures, önümüzdeki dönemde bu alanda yeni yatırımlar yapacağı iş ortaklıklarına odaklanmayı sürdürecek. 

AISField; tahribatsız muayene alanında robotik teknolojiler, otomasyon ve ileri yazılım çözümlerine odaklanıyor. Şirket, geliştirdiği robotik teknolojiler ve yazılımlar ile enerji üretim tesisleri ve santralleri, depolama tesisleri, petrol, akaryakıt, doğalgaz, savunma gibi çeşitli endüstriyel sektörlerde tahribatsız muayene çözümleri ve sistemleri ile hizmet veriyor. 

Rafinaj sahasında depolama tanklarında içi doluyken de taban muayenesi yapılabiliyor.

Tüpraş’ın müşteri kuruluş olarak yer aldığı TÜBİTAK Siparişe Dayalı Ar-Ge Projeleri için KOBİ Destekleme programı altında yürütülen Ar-Ge projesiyle geliştirilen RUVI OilDiver robotu, akaryakıt tanklarının içi doluyken de taban kontrolünü ve bakımını sağlıyor.

RUVI Diver sualtı dronu, rafineri ve yakıt depolama başta olmak üzere endüstriyel tesislerin su tanklarına görsel ve ultrasonik muayene yapabiliyor. I-Cleaner robotu, su tanklarında kirlilik olması durumunda tank temizleme operasyonunu başarıyla yerine getiriyor. 

ATEX sertifikalı ilk robot Tüpraş rafineri sahalarında

Çalışma ortamında yüksek emniyetin yanı sıra yüzde 95 oranında zaman tasarrufu gerçekleştiren robot, aynı zamanda Avrupa Birliği çatısı altında oluşturulmuş, öncelikle insan sağlığını ve güvenliğini koruma amacı taşıyan, uluslararası ATEX sertifikasına sahip dünyadaki sayılı uygulamalardan biri olma özelliği taşıyor. 

Tüpraş sahalarında ilk uygulamaları gerçekleştirilen RUVI OilDiver robotu, tank devre dışı edilmeden kontrol ettiği için yarattığı zaman ve maliyet tasarrufunun yanında; çalışanların tankın içerisine girmesine gerek bırakmadığı için de iş sağlığı ve güvenliği anlamında katkı sunuyor. Geleneksel yöntemlerde olduğu gibi hidrokarbon temizliği yapılmadığı için, atık oluşturma ve atıkların bertaraf edilmesi de ortadan kaldırılıyor, böylece çevresel şartlar da korunmuş oluyor. Ürünün saha testleri ve ilk hizmetleri Tüpraş sahasında başarıyla gerçekleştirildi. 

Tüpraş İnovasyon, Yatırımlar ve Planlamadan sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Levent Zağra şunları ifade etti: “Tüpraş olarak emniyet yaklaşımımızı destekleyen teknolojilerden en üst düzeyde faydalanarak çalışma arkadaşlarımızın riskli ortamlara girmelerine gerek kalmadan, güvenli bir iş ortamı hazırlamak en temel iş hedefimiz. Bu doğrultuda; rafinerilerimizde tehlikeli, zorlu muayene ve bakım çalışmalarını robotik teknolojiler sayesinde daha emniyetli, hızlı ve detaylı şekilde gerçekleştiriyoruz.

 

Rafinerilerde depolama tanklarının periyodik kontrolleri; tahliye, temizlik, muayene, tamir, boya gibi adımlar sebebiyle zaman ve emek gerektiren bir süreç. Tüpraş OilDiver projesi kapsamında Tüpraş ekiplerinin de yer aldığı multidisipliner çalışma grubunun desteğiyle Türkiye’de ilk kez uzaktan pilot kontrollü olarak depolama tankları operasyondayken taban muayenesi yapabilen robotik teknoloji geliştirildi. Türkiye’de ilk niteliği taşıyan bu robotik sistemin kullanılması ile dolu tanklara muayene yapılabiliyor ve problemler erkenden tespit edilebiliyor.”

 

Tüpraş OilDiver projesi sayesinde tahliye ve temizlik aşamalarına gerek kalmadığını, böylece muayene süresinde ve maliyetinde önemli avantajlar sağlandığını belirten Zağra: “Bu teknoloji depolama tankı devredeyken insansız kapalı alan çalışmasına imkân veriyor. Çevre ve insan sağlığı riskini minimuma indirmesiyle de ayrı bir öneme sahip. Ayrıca, gerçekleştirilen iş birliği ve yatırımın girişimcilik ekosistemi için de önemli bir örnek olacağına inanıyoruz. Girişim-kurum iş birliği projesi olarak başlayan süreçte ortaya çıkan ürün ile operasyonel süreçlerimizi iyileştirme ve stratejik dönüşüm hedeflerimizi desteklemenin yanında, robotik alandaki gelişmeleri yakından takip etme fırsatı yakalayacağız” dedi.

Tüpraş Ventures

 2022 yılı sonunda kurulan Tüpraş Ventures, Tüpraş’ın stratejik planı kapsamında odaklandığı sürdürülebilir rafinaj, biyoyakıtlar, sıfır karbonlu elektrik ve yeşil hidrojen başta olmak üzere karbon yönetimi, akıllı bilişim teknolojileri, Endüstri 4.0, enerji verimliliği, çevre, geri dönüşüm ve atık yönetimi alanlarında yurt içi ve yurt dışı teknoloji girişimlerine yatırımlarına başladı.

Kuzey Amerika ve Avrupa öncelikli olmak üzere geniş bir coğrafyada stratejik odak alanlarına yatırım yapan Tüpraş Ventures, girişimlere teknolojilerini deneme ve ölçeklendirme fırsatı sunarken Tüpraş’ın sektör tecrübesi ve bilgi birikimini de aktarıyor. 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Haber Kaynağı www.sektorel.com.tr

Haber Kaynağı ulusal24.com

IAA Mobility 2023: Bosch, yazılım tanımlı araca yönelik çözümleri ve teknolojisiyle büyüyor

IAA Mobility 2023: Bosch, yazılım tanımlı araca yönelik çözümleri ve teknolojisiyle büyüyor

Dr. Stefan Hartung: “Bosch yazılım ve donanım konusunda bilgili ve yazılım tanımlı aracı gerçeğe dönüştürmek için yeni teknolojiler kullanıyor.”
Araç bilgisayarları: Bosch, satışların 2025’e kadar milyarlara ulaşmasını bekliyor.
İş geliştirme: Mobilite iş sektöründeki satışların 2023 yılında yüzde 10 oranında artması bekleniyor.
Markus Heyn: “Yazılım, kolaylığı ve sürdürülebilirliği daha da artırmanın anahtarı.”
Elektromobilite: Bosch, 2026 yılında 6 milyar Euro’luk satış hedefine ulaşma yolunda ilerliyor.

Stuttgart ve Münih, Almanya- Yazılım, mobilitenin geleceğinin temel taşı. Bosch’un merkezi araç bilgisayarlarından bulut çözümlerine ve yarı iletkenlere kadar tüm alanlarda yazılım tanımlı araç için sunduğu çözümleri ve teknolojiyi başka hiçbir şirket karşılayamaz. Burada Bosch, sadece otomotiv yazılımındaki değil, aynı zamanda bunun için gerekli donanımdaki gücünden de faydalanıyor ve şimdiden araç bilgisayarlarında güçlü bir büyüme kaydediyor. Şirket, 2026 yılında sadece sürücü destek ve bilgilendirici eğlence bilgisayarlarından 3 milyar Euro’luk satış bekliyor. Genel olarak Bosch için ortam değişken ve zorlu olmaya devam etse de ticari gelişmeler olumlu yönde ilerliyor.  

Mobilite iş sektöründe, kur etkilerinin arındırılmasının ardından satışların 2023 yılında yüzde 10 oranında artması bekleniyor. Bu büyüme, fiyat etkilerinin yanı sıra belirgin hacim artışlarını da içeriyor. Münih’teki IAA Mobility 2023’te yaptığı konuşmada Bosch Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Stefan Hartung, “Bosch yazılım konusunda çok bilgili ve bunu mobilitenin geleceğini şekillendirmek için kullanıyor. Teknolojimiz, yazılım tanımlı aracı gerçeğe dönüştürecek ve yollara çıkmasına yardımcı olacak.” dedi.

Hartung sözlerine şöyle devam etti: “Mobilitenin yazılım tanımlı geleceğinde, hayati önem taşıyacak olan yalnızca donanım değil, aynı zamanda çeşitli kaynaklardan gelen yazılımların etkileşimidir.” Bosch, kendisini mobilite için bir yazılım şirketi olarak konumlandırırken, aynı zamanda donanım uzmanlığını da her zamankinden daha fazla geliştiriyor. Bu çabanın bir parçası olarak şirket, 1 Ocak 2024 tarihinden itibaren Mobilite iş sektörünü yeniden düzenliyor. Bu, bölümler arası iş birliğini güçlendirecek. Bosch, yalnızca mobilite operasyonlarında 38.000 yazılım geliştirici istihdam ediyor. Bu sayı, otomotiv sektöründeki diğer tüm şirketlerden daha fazladır.

Bosch yazılımları, mobiliteyi daha güvenli ve sürdürülebilir hale getiriyor

Yazılım tanımlı araçlar yeni, merkezi bir BT ve elektronik mimari gerektiriyor. Bosch, bu mimariyi geliştiren ve otomotiv elektroniği ile bulut arasındaki etkileşimi nasıl kontrol edeceğini bilen birkaç şirketten biri. Şirket, farklı üreticiler tarafından üretilen yongalar üzerinde çalışan donanımdan bağımsız bir yazılım sunuyor. Bunun bir sonucu da sürücü desteği ve otonom sürüş sistemleri için özel ara yazılımdır; bu yazılım, aynı zamanda yazılım ve donanımın ayrılmasına da yardımcı olur. Yazılımın tasarım ve geliştirmenin başlangıç noktası olduğu araçlar sürücülere kişiselleştirilmiş, dijital bir sürüş deneyimi sunabilir. Sürücü destek gibi alanlarda yeni işlevler, yazılım güncellemeleri yoluyla araca kablosuz olarak eklenebiliyor. Yönetim Kurulu Üyesi ve Mobilite İş Sektörü Başkanı Dr. Markus Heyn, “Akıllı cihazlarımızda sürekli güncellemelere alıştık. Otomobiller de, herhangi bir makyaj veya model değişikliğinden bağımsız olarak istedikleri zaman yeni işlevleri alabilmelidir. Bosch’un otomotiv yazılımına yönelik çözümleri sayesinde otomobiller daha fazlasını yapabilecek. Çünkü yazılım, kolaylığı ve sürdürülebilirliği daha da artırmanın anahtarıdır.” dedi. Örneğin elektrikli otomobillerde yazılım, ağa bağlı enerji ve termal yönetimini kolaylaştırarak batarya şarj süresini yüzde 20’ye kadar azaltıyor.

Elektromobilite işi Bosch için iyi yönde gelişiyor. Şirket, 2026 yılında 6 milyar Euro’luk satış elde etme yolunda ilerliyor. Bosch, geçen yıl bile elektrikli otomobiller için bileşen üretimini yaklaşık yüzde 50 oranında artırmayı başardı. Sadece elektrikli motor üretimi 2023 yılında iki katına çıkacak. Bosch yazılımı, otomatik batarya geri dönüşüm sistemlerinde olduğu gibi, geniş kapsamlı elektromobilite sektöründe de kilit bir rol oynamaktadır. Yazılım yalnızca bataryaların kaynağını ve durumunu belirlemekle kalmıyor, aynı zamanda kullanıcıları işlem adımları boyunca yönlendirerek batarya paketlerinin hızlı ve güvenli bir şekilde sökülmesini de sağlıyor.

Her türlü donanımdan bağımsız yeni kontrol konsepti

Donanım ve yazılım mühendisliği birbirinden ayrılmaya başlasa da karşılıklı olarak birbirlerine fayda sağlıyor. Bu durum özellikle yeni nesil ESP gibi modern kaza koruma sistemlerinde açıkça görülüyor. Buradaki en önemli inovasyon yeni bir kontrol konsepti olarak karşımıza çıkıyor: Vehicle Dynamics Control 2.0. Bu yazılım sadece fren sistemine değil, elektrikli güç aktarım çözümlerine ve elektrikli direksiyon sistemine de müdahale edebiliyor. Bu da daha az kontra viraj yöntemi, daha kısa fren mesafesi ve dolayısıyla sürücüler için daha fazla güvenlik anlamına geliyor. Yeni kontrol sisteminin merkezi bir araç bilgisayarına veya ESP kontrol ünitesine entegre edilebilmesi ve gelecekte ayrı bir yazılım paketi olarak sunulacak olması otomobil üreticileri için büyük bir avantaj olarak ortaya çıkıyor. Bu; frenleri, direksiyonu, güç aktarma çözümlerini ve şasiyi merkezi olarak kontrol ederek araç hareketinin tüm yönlerini koordine eden yazılım çözümü olan araç hareket yönetiminin bir parçası olacak.

Tüm değer zinciri boyunca Bosch endüstriyel teknolojisi

Ancak Bosch yazılımının değiştireceği tek şey sürüş değil, aynı zamanda araçların üretim şekli. Örneğin şirket, bir takip ve izleme çözümü yardımıyla otomotiv tedarik zincirlerini güvence altına alıyor. Bu çözüm, nakliye kasalarının konumunu ve durumunu gerçek zamanlı olarak kaydederek şeffaf ve güvenli bir takip sağlıyor. Endüstri 4.0 yazılımı Nexeed, batarya hücresi fabrikalarındaki hurda oranlarının mevcut yüzde 10 ila 15 seviyesinden önemli ölçüde azaltılmasına yardımcı oluyor. Buna ek olarak Bosch, otomotiv üretimindeki anormallikleri ve hataları erken bir aşamada tespit etmek için yapay zekayı (AI) kullanabiliyor ve böylece üretim maliyetlerini azaltabiliyor. Bosch halihazırda kendi tesislerinin 50’sinde bu tür bir yapay zeka yazılımı kullanıyor. Bosch’un Bursa’daki Güç Aktarma Çözümleri  tesisinde yazılım, üretim maliyetlerinin önemli ölçüde azaltılmasına yardımcı oldu.

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Haber Kaynağı www.sektorel.com.tr

Haber Kaynağı ulusal24.com

Yeni Alienware Aurora R16 ile Tanışın!

Yeni Alienware Aurora R16 ile Tanışın!

Dell Technologies, Alienware’in yeni Aurora masaüstü bilgisayarını duyurdu. Oyuncuların beklentilerine yanıt vermek için yeni nesil masaüstü bilgisayarlarını oyun deneyimini zenginleştirecek şekilde geliştiren Alienware, Aurora R15 modelini yeniden tasarlayak Alienware Aurora R16’yı piyasaya sürüyor. Akustik ve termal iyileştirmeler içeren ve yerden tasarruf sağlayan bu yeni tasarımla oyuncuların Alienware’den beklediği üstün oyun performansı hedefleniyor. Aurora R16’daki başlıca yeniliklerse şöyle:

Optimize edilmiş hava akışı: Ortalama yüzde 20 daha sessiz sistem, yüzde 10’a kadar daha düşük CPU ve yüzde 6 daha düşük GPU sıcaklıkları

Yerden tasarruf: Toplam hacimde R15’e göre yaklaşık yüzde 40’a varan azalma sağlanırken, iç hacim değişmeden 25,2L olarak devam ediyor. 

Çok yönlü estetik: Farklı ortamlara uyum sağlayan evrensel tasarım

Modern bir tasarım dili olan Legend 3’ün Aurora R16’da ilk kez masaüstünde kullanılmaya başlanması, tüm bu avantajların elde edilmesini sağlıyor.

 

Daha minimal, daha verimli bir tasarıma doğru…

Aurora R16’ya daha detaylı bakıldığında, onu geliştiren   tasarımcı ve mühendislerin iki ana odak noktası olduğu görülüyor. Bunlar; performans hedeflerini karşılarken daha sessiz ve daha soğuk bir sistem sağlayan hava akışı verimliliği oluşturmak ve modern hâle getirilmiş, optimize edilmiş ve müşteri ihtiyaçlarını ön planda tutan bir tasarımla Legend’ın Future Minimal anlayışını keşfetmeye devam etmek. 

Aurora R16’ya bakıldığunda ilk fark edilen şey, kasanın sol tarafında görüntülenen ve “Stadium Loop” olarak da bilinen oval ışığı. Bu, masaüstünde dikkat çekmek için üzere tasarlanmış görsel ana cazibe merkezi olarak konumlanıyor. Stadium Loop, ana havalandırma deliği çevresi boyunca yanıyor. Bu havalandırma deliği, önceki nesle göre daha büyük bir hava girişi sağlayarak daha verimli hava akışına imkan veriyor. Stadium Loop ışığıysa bir Alienware Legend mirası olarak yerini alıyor.

Stadium Loop sayesinde ve şeffaf yan panel seçeneğiyle Aurora’nın yan tarafını yeni odak noktası hâline getirilmiş durumda. Başka bir deyişle, masaüstünün yandan görülmesi amaçlanıyor. Bu yeni bakış açısı, tasarımın geri kalanında sadeliği artırmaya, genel hacmi küçültmeye ve ön girişten daha fazla hava akışı yönlendirmeye yardımcı oluyor. Daha büyük yan ve üst havalandırma deliklerinin yanı sıra dâhilî kablo yönetiminde yapılan güncellemeleri de içeren bu iyileştirmeyle daha sessiz ve daha serin bir masaüstü için hava akışı verimliliği elde edilebiliyor.

 

Kendi sınıfının üzerindekilere meydan okuyor

Tüm hava akışı verimlilikleri sayesinde Aurora R16, hem daha küçük hem de sahip olduğu eşdeğer konfigürasyonlarla önceki aile üyelerinin performansını aşıyor. Daha geniş bir oyuncu kitlesine hitap edecek konfigürasyon seçenekleriyle R16’nın yalnızca etkili bir sürüm değil, aynı zamanda birçok kişi için Aurora deneyimine giriş olması hedefleniyor.

NVIDIA® GeForce RTX™ 40 Serisi GPU’lar
12. ve 13. Nesil Intel® Core™ masaüstü İşlemciler
Hem kablolu hem de kablosuz bağlantılar için Wi-Fi 6 (veya 6E) ve 2.5Gbps Ethernet
64GB’a kadar 5200 MT/s DDR5 Bellek veya 32GB 5600 MT/s DDR5 Bellek
8TB’a (2x4TB) kadar SSD Depolama
80 Plus Platinum dereceli Güç Kaynakları (500W veya 1000W)
Daha fazla depolama için isteğe bağlı opsiyonel 1 TB Sabit Sürücü
Windows 11 Home, bir aylık Xbox Game Pass Ultimate ile yüzlerce yüksek kaliteli oyuna erişim

 

Sıkı kalite ve doğrulama süreci sayesinde, yeni GPU ve CPU’lar zaman içinde kullanıma sunulacak. İlk başta en popüler konfigürasyonlarıyla sunulacak, daha sonra bunları genişletilecek. Aurora R16’nın tasarım, akustik ve termal iyileştirmelerinden heyecan duyuyor ancak önde gelen kartların sunduğu performansı arıyorsanız, R16’nın yıl sonundan önce piyasaya sürülen en güçlü masaüstü bilgisayar olması hedefleniyor.

Yeni Alienware Command Center 6.0 

Aurora R16, Alienware’in yeni Alienware Command Center’a sahip ilk masaüstü bilgisayarı olarak öne çıkıyor. Alienware Command Center, oyuncuların oyuna özel profiller ve temalar, aydınlatma, makrolar, ses vb. oyun için kritik olan ayarlara hızlı bir şekilde erişmelerini sağlayan merkezî bir kontrol paneli. Oyuncular, üç aydınlatma bölgesinde 16,7 milyon renk arasından seçim yapabiliyor ve kişinin tercihine uyum sağlayan, kişiselleştirilmiş bir deneyim için tüm Alienware ekosistemine genişletebiliyor.

 

Dahası…

Tıpkı popüler selefi gibi, Aurora R16 da tam garanti ve destek sunarak ve kutudan çıktığı gibi performans göstererek zahmetsiz, tak & çalıştır ve üstün bir oyun deneyimi isteyen kullanıcılar için tasarlandı. Masaüstü bilgisayar, tarihteki tüm Alienware masaüstü bilgisayarlardan daha fazla olmak üzere, en yüksek miktarda tüketici sonrası geri dönüştürülmüş plastik (yüzde 56) içeriyor ve minimum yüzde 11 geri dönüştürülmüş çelikten üretiliyor. Ayrıca kasa, çevreye duyarlı geri dönüştürülebilir ve yenilenebilir ambalajlarda gönderiliyor.

 

Fiyat Bilgisi ve Satışa Sunuma Tarihi:

Aurora R16, 3 Ağustos 2023 tarihinde Dell.com adresinden 13. Nesil Intel® Core™ i7 13700F ve NVIDIA® GeForce RTX™ 4070 grafiklerle 1749,99 USD’den başlayan fiyatlarla satışa sunulacak.
Bağışta bulunarak dünya çapındaki çocuklara daha fazla fırsat sunmak isteyenler için: 20 Temmuz – 13 Eylül tarihleri arasında her cihaz satın alımınız için Alienware, okulların internete bağlanmasına yardımcı olmak üzere UNICEF’e bağışta bulunacak.

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Haber Kaynağı www.sektorel.com.tr

Haber Kaynağı ulusal24.com

Threads’in kullanıcı sayısında dramatik düşüş – Teknoloji

Threads’in kullanıcı sayısında dramatik düşüş – Teknoloji





Meta’nın Twitter rakibi uygulaması Threads, kullanıcıları elinde tutmakta zorlanıyor.

Pazar araştırma firmaları Similarweb ve Sensor Tower’ın verileri, Twitter’ın yönetimini çevreleyen kaosun yarattığı açıklıktan faydalanmaya çalışan Meta’nın karşılaştığı zorlukları belirtti.

Yüzde 82 azaldı

Sensor Tower’a göre 31 Temmuz itibariyle Threads’in günlük aktif kullanıcı sayısı lansmana kıyasla yüzde 82 azaldı ve her gün sadece sekiz milyon kullanıcı uygulamaya erişiyor. Sensor Tower’a göre bu sayı, günlük aktif kullanıcı sayısının yaklaşık 44 milyona ulaştığı uygulamanın piyasaya sürülmesinin ertesi gününden bu yana görülen en düşük sayı.

Sensor Tower, insanların uygulamayı daha az sıklıkta açtığını ve orada daha az zaman geçirdiğini de sözlerine ekledi.

Süre 2,9 dakikaya kadar geriledi

Sensor Tower’da kıdemli analist Abe Yousef, 1 Ağustos itibariyle Threads’in günlük ortalama harcama süresinin günde sadece 2,9 dakikaya düştüğünü ve insanların uygulamayı kullanarak günde sadece 2,6 oturum açtığını söyledi.


Haber Kaynağı www.aykiri.com.tr

Haber Kaynağı ulusal24.com

Kafein Teknoloji den global atak

Kafein Teknoloji den global atak

Kafein Teknoloji’nin kurumların veri yönetimini güçlendiren yeni çözümü Data Touch OpenText’in global satış kataloğunda yerini aldı.

 Türkiye’nin lider teknoloji şirketlerinden Kafein Teknoloji, ileri düzeyde veri yönetimi çözümlerine olan talebi karşılamak amacıyla geliştirdiği son yazılım ürünü Data Touch’ı duyurdu. Türk mühendislik ekibiyle Data Touch’ı geliştiren şirket, hassas verilerini etkili bir şekilde yönetmek isteyen kurumlara global çapta yardımcı olacak bir veri koruma seviyesine ulaşmayı hedefliyor.

Dijitalleşmenin hız kazanmasıyla birlikte işletmeler, veri yönetimi alanında artan yeni nesil ihtiyaçlarla karşı karşıya kalıyor. Özellikle büyük kurumlar, farklı veri tabanlarında tuttukları binlerce verinin ne olduğunu ve bu verilere hangi uygulamaların nasıl ve ne zaman eriştiklerini bilmiyor ve takip edemiyorlar. Yenilikçi ürünleriyle Türkiye’nin kendi alanında öncü konumunda olan teknoloji şirketi Kafein Teknoloji, yazılım çözümleri ve veri koruma ve uyumluluk (KVKK) alanındaki liderliğiyle, kurumlar içinde hassas verilerin güvenliğini sağlamayı amaçlıyor. Yenilikçi şirket, bu vizyonla sektör bağımsız olarak tüm orta ve büyük işletmelerin kullanabileceği bir yazılım ürünü olan Data Touch’ı sundu.

Data Touch, kurumların veri tabanlarında tuttukları tüm verilerin hangi veri tabanında ve nerede olduğunu takip ederek ve hangi uygulamalar tarafından kullandığını belirleyerek veri envanterini sağlıyor. Kurumların sistemlerine tam entegre ve otomatik bir şekilde erişerek kurumların işleyişlerini kolaylaştırmayı hedefliyor. Bu sayede kurumlar, veri tabanlarındaki verileri daha iyi yönetebiliyor, veri erişimi ve kullanımını optimize edebiliyor, iş verimliliğini artırabiliyor ve gereksiz maliyetlerin önüne geçebiliyor. Ayrıca Data Touch, kişisel verilerin korunması konusunda da çözümler sunuyor. Kurumlar, hassas verileri kullanan uygulamalara özel güvenlik önlemleri alabiliyor ve veri güvenliğini sağlayabiliyorlar. İş verimliliğini artırmak için, Data Touch kurumların değişiklik analizi ve veri keşfi süreçlerini otomatize ediyor.

Kurumlara %20’ler seviyesinde maliyet ve zaman kazanımı sağlıyor

Kafein Teknoloji Ürün Geliştirme Direktörü Mehmet Ersin Bitirgen, “Kafein Teknoloji olarak, teknolojik gelişmeleri yakından takip ediyoruz ve bu gelişmeleri ürün geliştirme sürecimize entegre ediyoruz. Amacımız, müşterilerimize en son teknolojileri kullanarak daha iyi çözümler sunmak. Bu bağlamda hayata geçirdiğimiz ürünlerden Data Touch, kurumlara iş verimliliği ve maliyet konusunda ciddi avantajlar sağlıyor. Rakamlarla ifade etmek gerekirse, Data Touch, kurumlara değişlik analizinde ve veri keşfinde %20’ler seviyesinde maliyet ve zaman kazanımı sağlıyor. Kurumlar, bir değişiklik yaparken hangi verilerin etkileneceğini, bu verilere hangi uygulamaların eriştiğini ve değişikliklerin nasıl bir etki yaratacağını daha iyi anlayabiliyorlar. Bu sayede, hatalı değişikliklerin önüne geçebiliyor, veri uyumluluğunu sağlayabiliyor ve iş süreçlerini daha hızlı ve verimli bir şekilde yönetilebiliyorlar” şeklinde bilgi verdi.

OpenText iş birliği, Data Touch’un kullanıcı dostu bir hale gelmesini sağladı

Kafein Teknoloji bu yeni ürün özelinde OpenText  ile gerçekleştirdiği iş birliği kapsamında Data Touch ürününü, OpenText  ürünleri ile entegre olacak şekilde geliştirdi. Bu sayede Kafein Teknoloji, OpenText’in güçlü teknolojik altyapısını, veri yönetimi ve güvenlik çözümleri ile bir araya getirerek müşterilerine daha kapsamlı bir çözüm sunuyor. Bu iş birliğinin sonucu olarak Data Touch, müşterilere daha kolay ve etkili bir kullanım deneyimi sunarak daha kullanıcı dostu bir ürün haline geldi. 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Haber Kaynağı www.sektorel.com.tr

Haber Kaynağı ulusal24.com

Amerika’da “En kötü işveren” konumunda yer alan şirketlerin sıralaması belli oldu: Apple ilk sırada! – Teknoloji

Amerika’da “En kötü işveren” konumunda yer alan şirketlerin sıralaması belli oldu: Apple ilk sırada! – Teknoloji





Amerika’nın en kötü işverenlerini belirlemek için özgeçmiş oluşturma platformu Resume.io’nun ABD’deki en iyi 100 şirketin LinkedIn verilerini incelemesi sonucu dikkat çekici sonuçlar ortaya koydu.

Araştırmaya göre, Tesla, Goldman Sachs ve Mastercard gibi başarılı şirketlerin çoğu, çalışanlarını elde tutma oranları açısından en kötü 10 işveren arasında yer aldı.

Apple, listenin başında yer aldı. Dünyanın en değerli şirketi olan Apple, CEO Tim Cook yönetiminde, sadece 1.7 yıllık ortalama çalışma süresiyle en kötü işveren olarak belirlendi. Özellikle 2022’de, personelinin Meta’ya geçmesini engellemeye yönelik girişimlerde bulundu, ancak en iyi mühendislere yüklü hisse senedi ikramiyeleri teklif etmesine rağmen istifa eden çalışanlarının sayısı arttı.

Meta (Facebook) ve Amazon, 1.8 yıllık ortalama çalışma süresiyle ikinciliği paylaştı. Amazon, özellikle depo ve teslimat personeline yönelik kötü muamelesi nedeniyle eleştirilerle karşılaşıyor. Çalışanların tuvalet molası bile vermedikleri iddiaları gündeme gelmişti. Meta ise pandemi sonrası işten çıkarmalar nedeniyle çalışan memnuniyetsizliğiyle uğraşıyor.

Sağlık sigortası sağlayıcısı Elevance Health, 110 milyar dolar değeriyle dördüncü sırada yer alarak, listenin tek teknoloji alanı dışında olan şirket oldu.

Tesla, Elon Musk’un talepkâr patronluk tarzıyla biliniyor. Musk, çalışanları işten çıkarmak veya kısa süreli proje teslim tarihleri vermek konusunda eleştirilere maruz kalmıştı. Geçen yıl, uzaktan çalışmanın kabul edilemez olduğunu belirtmiş ve bazı çalışanların ofiste daha fazla zaman geçirmelerini talep etmişti.

EN KÖTÜ İŞVERENLERİN TAMAMI ŞU ŞEKİLDE LİSTELENİYOR:

1. Apple

2. Amazon ve Meta

3. Elevance Health

4. Tesla

5. AMD ve ServiseNow

6. Salesforce ve Next Era Energy

7. S&P Global ve TJX

8. Goldman Sachs

9. Abbott, Vertex ve Netflix

10. NVIDIA ve Mastercard


Haber Kaynağı www.aykiri.com.tr

Haber Kaynağı ulusal24.com

Mobil Uygulamalarla Yenilikçi Pazarlama Stratejileri

Mobil Uygulamalarla Yenilikçi Pazarlama Stratejileri

Günümüzde, mobil uygulama oluşturma ve entegrasyonunun gücü giderek önem kazanıyor. Digital Exchange, markalara, işletmelere ve müşterilere küresel anlamda 360° hizmet sunarak mobil dünyada başarılı olmanın kapılarını aralıyor.

 

Günümüz dijital çağında, mobil cihazlar giderek hayatın vazgeçilmez bir parçası haline geliyor. Mobil cihazlar, tüketicilerin ihtiyaçlarını anında karşılamak ve hayatlarını kolaylaştırmak için büyük bir potansiyel sunuyor. Sadece haberleşme aracı olmanın ötesinde, akıllı telefonlar ve tabletler, alışverişten eğlenceye, bilgi edinmeden sosyal medya paylaşımlarına kadar birçok işlevi tek bir cihazda birleştirerek, işletmelerin de iş stratejilerini ve pazarlama yöntemlerini dönüştürmelerinde etkili oluyor. Günümüz tüketicileri, ürün ve hizmetlere dair bilgilere anında erişmek ve satın alma işlemlerini kolaylıkla gerçekleştirmek istiyorlar. Mobil cihazların yaygın kullanımı, mobil uygulamaların tüketicilere daha hızlı ve kişiselleştirilmiş bir deneyim sunmalarına imkân tanıyor. İşletmeler, mobil uygulamalar aracılığıyla müşteri sadakatini artırabiliyor, etkili pazarlama stratejileri uygulayabiliyor ve rekabet avantajı elde edebiliyorlar. Bu noktada, mobil uygulama oluşturma ve entegrasyonunun gücü devreye giriyor. Digital Exchange, dijital pazarlama ve teknoloji alanında öncü bir ajans olarak, markalara, işletmelere ve müşterilere küresel anlamda 360° hizmet sunarak mobil dünyada başarılı olmanın kapılarını aralıyor.

 

Markaların dijital dünyadaki varlıkları mobil uygulamalar ile güçleniyor

 

Mobil uygulamalar, işletmelerin müşterileriyle çok daha yakın bir ilişki kurmalarını ve kişiselleştirilmiş, özelleştirilmiş bir deneyim sunmalarını sağlıyor. Bu sayede, markaların müşteri memnuniyetini ve bağlılığını artırarak uzun vadeli, güçlü müşteri ilişkileri oluşturmalarına yardımcı oluyor. Özellikle müşterilerin ihtiyaçlarına uygun bir mobil deneyim sunan markalar, kullanıcı dostu arayüzleri ve hızlı işlem süreçleriyle müşterilerin kolaylıkla aradıkları ürünlere ve hizmetlere ulaşmasını sağlıyor. Müşteri sadakatini artırmada etkili bir rol üstlenen mobil uygulamalar, kullanıcıların kesintisiz bir şekilde işletmenin ürün ve hizmetlerine erişebilmelerini mümkün kılıyor. Müşterilerin ihtiyaçlarını göz önünde bulunduran Digital Exchange, özelleştirilmiş, kullanıcı dostu, yüksek performanslı ve güvenli mobil uygulama çözümleriyle markaların mobil dünyadaki varlıklarını güçlendiriyor.

Neredeyse her sektörde kullanılabilen mobil uygulamalar, e-ticaret, perakende, finans, seyahat, sağlık, eğlence ve daha pek çok sektörde markaların müşterilerine daha iyi bir deneyim sunmalarını sağlıyor. İşletmelerin rakiplerinden bir adım öne geçmelerinde etkili olan mobil uygulamalar, müşterilere daha hızlı ve etkili bir hizmet sunulmasını sağlayarak tercih edilebilirliği artırıyor. Digital Exchange’in uzman ekibi, farklı sektörlerdeki markalara özel çözümler sunarak, müşterilerinin ihtiyaçlarına en uygun ve etkili mobil uygulamaların oluşturulmasını sağlıyor. Başarılı bir mobil uygulamanın anahtar özellikleri arasında, kullanıcı dostu arayüz, performans ve hız, güvenlik ve entegrasyon yer alıyor. Kullanıcı dostu arayüz, kullanıcıların istedikleri bilgilere veya ürünlere hızlıca erişmelerini sağlarken yüksek performans ve hız, hızlı yanıt süreleriyle kullanıcı memnuniyetini artırıyor. Müşteri verilerinin güvenliğini en üst düzeyde tutarak kullanıcıların kişisel bilgilerinin ve işlem geçmişlerinin koruma altına alınması ve uygulamanın mevcut sistemlerle entegre edilerek müşteri verilerinin senkronizasyonunu ve yönetimini kolaylaştırması, başarılı bir mobil uygulamanın anahtar noktaları olarak karşımıza çıkıyor.

 

Emrah Pamuk: “Markalar, kişiselleştirilmiş deneyimler sunarak müşteri sadakatini artırmanın yollarını arıyor”

 

İhracata yönelik hedef pazarlarda marka tanınırlığını artırmada, web ve mobil uyumlu uygulamalar ürünlerin profesyonel bir şekilde sergilenmesini sağlıyor. Digital Exchange’in Responsive tasarımları sayesinde, ziyaretçiler hangi cihazdan bağlanırsa bağlansın, içerikleri düzgün bir şekilde görüntüleyebiliyorlar. Ayrıca, ziyaretçileri kendi dillerinde karşılayarak, markalar hedef kitlelerinin 

önündeki bariyerleri kaldırabiliyorlar. Markaların ihracat yapmayı hedefledikleri ülkeler için SEO uyumlu uygulama içerikleri oluşturan Digital Exchange, aynı zamanda, kaliteli ve hızlı altyapı ile ziyaretçileri sıkmadan ve dikkatlerini kaybetmeden ürünler hakkında bilgi sahibi olmalarını sağlıyor. Digital Exchange’in uzman ekibinin geliştirdiği, iOS ve Android platformlarında çalışacak native veya web tabanlı mobil uygulamalar ile markalar müşterilerinin mobil deneyimi en üst düzeyde tutabiliyorlar.

Digital Exchange’in CEO’su Emrah Pamuk, “Mobil cihazların hayatımızdaki önemi ve etkisi gün geçtikçe artıyor. Mobil dünyanın hızla gelişmesi, işletmelerin de dijital stratejilerini ve pazarlama yöntemlerini değiştirmelerine olanak tanıyor. Markalar, müşterileriyle daha yakın bir ilişki kurarak ve kişiselleştirilmiş deneyimler sunarak müşteri sadakatini artırmanın yollarını arıyor. Mobil uygulama oluşturma ve entegrasyonunda öncü bir rol oynayarak, markalar için mobil dünyada başarılı olmanın kapılarını aralıyoruz. Digital Exchange olarak, müşterilerimizin ihtiyaçlarına uygun, kullanıcı dostu, yüksek performanslı ve güvenli mobil uygulamalar ile onların dijital çağdaki varlıklarını güçlendiriyoruz. Uzman ekibimiz, farklı sektörlerdeki markalara özel çözümler sunarak, müşterilerimizin mobil dünyada bir adım öne çıkmasını sağlıyor. Mobil cihazların vazgeçilmez bir parçası olduğu bu dijital çağda, işletmelerin mobil uygulamalarla güçlenmesine yardımcı olmaktan gurur duyuyoruz.” dedi.

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Haber Kaynağı www.sektorel.com.tr

Haber Kaynağı ulusal24.com

 Siber güvenliğe öncelik vermesi gereken 4 sektör 

 Siber güvenliğe öncelik vermesi gereken 4 sektör 

HACKERLERİN HEDEF TAHTASINDAKİ 4 SEKTÖR

Pandemi sonrası dünyaya uyum sağlamaya çalışan sektörler, dijital dönüşüm çalışmalarını hızlandırarak uzaktan çalışmaya olan bağlılıklarını artırdı. Bu süreçte bulut tabanlı hizmetlerden daha büyük ölçekte yararlanan şirketler, beraberinde gelen yeni zorluklar ve risklerle karşılaşmaya devam ediyor. Yeni komplikasyonlar göz önüne alındığında bazı sektörlerin daha fazla tehdit altında olduğunu ifade eden Bitdefender Antivirüs Türkiye distribütörü Laykon Bilişim’in Operasyon Direktörü Alev Akkoyunlu, siber güvenliğe öncelik vermesi gereken 4 sektörü sıralıyor.

Geçtiğimiz birkaç yıl içinde dijital dönüşüm çalışmalarını hızlandıran şirketler, uzaktan çalışma modelini benimseyerek bulut tabanlı hizmetlerden daha fazla yararlanmaya başladı. Yaşanan hızlı değişim ve gelecekle ilgili süregelen belirsizlikler sonucu güvenlik zafiyeti yaşayan bazı sektörler, tehdit temelli, şirket içi ve dış etkenli saldırılara karşı kötü niyetli aktörlerin yeni hedeflemesine açık hale geliyor. Birçok şirket için, artan karşılıklı bağlantı ve küresel tedarik zincirlerine olan bağımlılık, henüz ele alınmamış ek güvenlik açıkları yaratıyor. Bitdefender Antivirüs Türkiye distribütörü Laykon Bilişim’in Operasyon Direktörü Alev Akkoyunlu, ‘’Dijital dönüşümün getirdiği yeni komplikasyonlar göz önüne alındığında bazı sektörler siber saldırılara daha açık hale geliyor.’’ açıklamasında bulunarak siber güvenliğe öncelik vermesi gereken 4 sektörü sıralıyor.

1. Sağlık: Siber Tehditler için Öncelikli Hedef

Hastaneler, klinikler ve diğer sağlık hizmeti sağlayıcıları hasta verilerini, tıbbi kayıtları ve diğer kritik bilgileri yönetmek için genellikle birbirine bağlı sistemlere güveniyor. Sağlık sektörü hizmetleri kolaylaştırma çabası ve pandeminin yarattığı küresel etki nedeniyle dijital girişimlerde, tele-sağlık hizmetlerinde ve IoT cihazlarının kullanımında artışa yönelerek çarpıcı bir dijital dönüşüm yaşadı. Ancak yaşanan gelişmeler saldırı düzeyinin daha da artmasına neden olarak, kesinti süresini ya da veri kaybını göze alamayan kuruluşlardan para sızdırmak isteyen siber suçluların güvenlik açıklarından yararlanmak için sağlık sektörünün birincil hedef haline geldiği bir ortam yarattı. 2016’dan 2021’e kadar yıllık saldırılar iki katına çıktı ve PHI (özel sağlık bilgileri) riski 11 kat arttı. Hasta bakımı ve tıbbi hizmetlere erişim genişlerken, yeni dijital sistemlerin güvensiz bir şekilde entegre edilmesi de uyumsuzluk sorunları yaratarak yeni güvenlik açıklarına yol açabiliyor. 

2. Finans: Yüksek Riskliler ve Hassas Bilgiler

Bankalar, yatırım firmaları ve diğer finans kuruluşları, büyük ölçüde işledikleri veriler, hassas finansal varlıkların korunmasıyla ilgili riskler ve çok sayıda finansal işlemi kolaylaştırmaları nedeniyle, siber güvenlik olaylarından kaynaklanabilecek çok çeşitli riskler, tehditler ve regülasyonlarla mücadele etmek zorunda kalıyor. Yüksek profilli bankaların dahil olduğu piyasa gelişmeleri, operasyonları durdurabilen ve finansal sistemlerde hasara yol açabilen fidye yazılımı saldırıları için daha riskli bir ortam yaratıyor. Ayrıca iş e-postalarının ele geçirilmesi (BEC) saldırılarına da çok fazla maruz kalan sektör, genellikle siber suçluların yöneticileri veya diğer yüksek rütbeli kişileri taklit ederek çalışanları para transferi yapmaları veya hassas bilgileri ifşa etmeleri için kandırmalarını içeriyor.

3. SaaS ve Yazılım: Dijital İnovasyon ve Siber Riskte Ön Cephe

Yazılım tedarik zinciri olarak dijital inovasyonun ön saflarında yer alan SaaS ve yazılım endüstrisi, siber suçluların ve devlet destekli saldırganların hedefinde yer alıyor. SaaS ve yazılım şirketlerinin risk altında olmasının bir diğer sebebi ise, bulut tabanlı hizmetler ve yapay zeka uygulamaları gibi genellikle yeni teknolojileri ilk benimseyen sektör olmasından kaynaklanıyor. İnovasyon dürtüsü ile hareket eden sektör, rekabet avantajı ve gelişmiş hizmetlere erişim sağlarken, henüz iyi anlaşılamamış yeni tehditlere ve güvenlik açıklarına da maruz kalabiliyor. Büyük oranda yeni katılımcı ve startupa sahip sektör, siber güvenlik çözümleri için yetkin personel açığı yaşarken, kaynak kısıtlamaları ve azalan bütçelerle karşılaşabiliyor. 

4. Üretim: Dijital Dönüşüm ve Ortaya Çıkan Riskler

Üretim sektörü şu anda büyük ölçüde dijital dönüşüm ve bulut tabanlı hizmet, ürün ve sistemlerin benimsenmesi yoluyla tedarik zinciri ve üretim süreçlerini modernize ediyor. Ancak, yeni dijital genişleme sürecinde olan üretim sektörü, sağlık hizmetlerinde görüldüğü gibi siber güvenlik ve risk yönetimine dikkat etmediği takdirde, bir şirketin güvenlik duruşunu azaltan ve onları siber saldırılara, güvenlik açıklarına ve kazara meydana gelen olaylara karşı daha duyarlı hale getiren yüksek miktarda risk de taşıyabiliyor.

Üretim, yalnızca finansal kazanç elde etmek isteyen kötü niyetli saldırganlar için bir hedef değil, aynı zamanda kritik altyapıyı bozmayı ve fikri mülkiyeti çalmayı amaçlayan ulus-devlet düşmanları tarafından da saldırıya uğrayabiliyor. 2021’den 2022’ye kadar üretim tesislerine yönelik saldırılar %100’ün üzerinde olarak kaydedilirken, fidye yazılımı saldırganları ise %92 oranında artış gösteriyor. Son zamanlarda birçok sektörde siber güvenliğin güçlendirilmesine yönelik çalışmalar göz önüne alındığında üretime gösterilen ilgi daha sağlam siber güvenlik önlemleri gerektirebiliyor. Bu da sektörün siber güvenliğe çok daha fazla yatırım yapması gerektiği anlamına geliyor.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Haber Kaynağı www.sektorel.com.tr

Haber Kaynağı ulusal24.com